Emilie Autumn Türkiye
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Think of your darkest night, Think of your soul alone..
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Moonspell

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
syanidiaAurinko_
Em-Fan
Em-Fan
syanidiaAurinko_


Kadın
Mesaj Sayısı : 194
Nerden : inmysweethell'sinki
Kayıt tarihi : 03/09/08

Moonspell Empty
MesajKonu: Moonspell   Moonspell EmptyPerş. Eyl. 04, 2008 3:24 pm

Moonspell’in temelleri 1989’da Fernando, Ares ve ismi Moonspell tarihi içinde pek bir şey ifade etmeyen iki kişi ile birlikte kurulan MORBID GOD’la atıldı. O sırada Fernando’nun davul çaldığı ve Ares’inde vokal yaptığı ARCHANGEL adında bir grupları daha vardı. Fakat müzik olarak çok farklı şeyler icra etmedikleri için Archangel kısa sürede dağıtıldı. Fernado’da Ares’de bütün enerjilerini Morbid God’da toplamak istiyordu.
Under The Moonspell E.p.si çıkmadan önce grubun halletmesi gereken kadro sorunları vardı. İlk olarak gruba Tanngrisnir lakaplı gitarst katıldı. Ardından bugün için Moonspell’in ikinci adamı dediğimiz ve Moonspell’in sound mimarı olan Pedro Paixao klavyeci olarak grupta yerini aldı (Nick olarak Passionis’i yada Neophytus’u kullanıyordu).
Under The Moonspell grubun ilk gerçek fanlarını kazandığı ve yavaş yavaş underground piyasasından sıyrıldığı çalışmadır (zira grup bu çalışma ile Century Media ile anlaştı). Şarkılar güneyli halkların okult, erotik ve karamsar yönlerinin Prortekiz ve Arap etnik müzikleri ile harmanlandığı kendine has bir black metal besteleriydi. Tenebrarums ve Opus Diabolicum gibi şarkılarla grup artık medyanın ve müzik severlerin ilgisini kazanmaya başlıyorlardı.
Grup bu sıralarda ilk sahne performanslarınada verdi. Portekizli grup Decayed’le paylaştıkları sahnelerin haricinde Cradle of Filt, Cannibal Corpse ve Anathema gibi grupların Lisbon konserlerinde alt grup olarak sahne aldı.
Tüm bu deneyimler sonucunda kısa sürede çok şey öğrenen grup ilk E.P.lerinin kendilerine sunduğu en büyük armağı geri tepmedi ve Century Media ile halen süren birlikteliğe ilk imza atıldı. Artık debut albüm vakti gelmişti ve grubun üzerindeki beklentiler çok fazla idi. Neyseki Moonspell bu beklentileri karşılamak konusunda kararlıydı ve Wolfheart için çalışmalara başlandı. Kimi fanlar için hala grubun en iyi çalışması olan Wolfheart o dönem yapılan black metal’e karşın oldukça Radikal ve güçlü bir albümdü. Karanlık olmak için illa çığlık çığlığa bağırmak ve grind ritimler atmak gerekmiyordu ve Moonspell bunu biliyordu. Toplam sekiz şarkılık albümde (digipack versiyonunda dokuz) hiçbir şarkı bir birine benzemiyor ve albüm her şarkıda dinleyiciye farklı bir duygu uyandırabiliyordu.Bu albüm Wolfshade ile başlayıp Alma Mater ile biten soluksuz bir seruvendi (digipack de Alma Mater’le bitmiyor).
Wolfheart grup için pek çok açıdan iyi bir başlangıç oldu. Kayıt için Almanya’ya giden grup o dönemin en populer studyosu olan woodhouse’da çalıştı ve kendilerine prodüktör olarak Waldemar Sorychta eşlik etti. Albüm çıktıktan hemen sonra Morbid Angel’in Domination turunda alt grup olan Moonspell (1995) bu turnenin hemen ardından da İngiltere headliner olarak üç konser verdi.
Morbid Angel Turu grup için o dönem başlarına gelen en iyi şey ve en büyük sorundu. Çünkü tam turne öncesinde iki gitarist’te gruptan ayrıldı. O günden sonra grup nihayi gitaristi Ricardo’ya kavuştu ve Moonspell bir daha gitarist sorunu yaşamadı. Tam tamına yedi haftayı bir karavanda geçiren grup elemanları, yemek yapmaktan araba sürmeye, promosyon çalışmalarından kaset-cd satımına kadar her işle kendileri ilgilendi. İlk defa Almanya Fransa ve İspanya gibi ülkelerde konser veren grup bazı şehirlerde Morbid Angel’dan daha fazla kaset satışı yapmayı başardı (çünkü o sırada Morbid albümü zaten herkeste vardı ). Artık Alma Mater, Vampiria ve Wolfshade insanların bildiği şarkılar olmuştu ve Wolfheart albümü tüm avrupada 50.000 satmıştı.
1995 ve 1996 yılları arsında birden bire büyüyen grup Morbid Angel turundan sonra kendi ülkelerinde birkaç konser verip tekrar turneye çıktı. Bu sefer Tiamat ile turlayan grup daha iyi koşullarda konserler vermeye başladı. Sonraki günlerde Kreator ve Testament gibi büyük gruplarında katıldığı bir festivalde 7000 kişinin karşısına çıkan grup bu konserdende iyi eleştiriler almayı başardı.
İkinci albüm için zaman gelmişken grup Almanyada ki Out of the Dark fesitvaline katılan grup Crematory, The Gathering ve Secret Discovery gibi gruplarla sahne aldı. Seyircilerin yeni bestlere tepkisini ölmek için playlist’e yeni şarkılarınıda ekleyen grup seyircilerin tepkilerinden oldukça memnun kaldı.
İkinci albüm için gene Waldemar Sorychta ile çalışan Moonspell çok daha olgun ve tarzı oturmuş bir çalışmaya imza atmayı planlıyordu. Irreligious’un temelleri bu şekilde atılmıştı. Wolfheart’e benzemeyen albüm ayrıca Moonspell’in geleceğine dair bir ipucu veriyordu “Bu grup asla kendini tekrar etmeyecekti”. Elbetteki muhteşem bir ilk albümden sonra değişim eleştirileri grubun üzerinde toplamıştı. Bir kere wolfheart ve under the moonspell deki etnik yapı iyiden iyiye azalmıştı. Grup artık gothic metal denen türü yeniden icad etmekle meşguldu. Moonspell aldığı eleştirilere rağmen gene medyadan gayet iyi tepkiler alıp fanlarını oldukça memnun etmeyi başardı. Hatta Irreligious’la birlikte Moonspell hayranları ikiye bölündü, en güzel albümleri wolfheart diyenler ve en güzel albüm Irreligious diyenler (bu tartışma halen devam eder).
Albüm kayıtlarını bitirir bitirmez (1996) birkaç konsere çıkan grup albümün piyasaya sürülmeden önce ilk video klibini Opium’a çekti. O günlerde kendi konser kadrosunuda oluşturan grup artık sahnede de daha güçlü bir grup olmaya başlamıştı. Elbetteki güçlü bir sahne iyi bir turne gerektirir, grup sonraki günlerde Samael ile birlikte iki ay süren bir Avrupa turuna çıktı. Albüm ise bir çok avrupa ülkesinde en çok satanlar listesine girmeyi başarmıştı.
Grup için o dönemde başlarına gelen en güzel şey ise Gothic Rock’ın kraları Type O Negative ile avrupa turuna çıkmak oldu. Bu tur sayesinde bir çok yerde ve hep büyük sahnelerde konser veren grup sahne performansı konusunda kendisini geliştirdi. Artık Moonspell için hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
1996 yılının sonlarına doğru tüm o yorucu ve muhteşem performanslardan sonra dinlenmeye çekilen Moonspell üçüncü albümleri için çalışmalara bir yandan devam etti.
Fakat Moonspell o günlerde en ciddi ayrılığı yaşadı ve gurubun kurucu üyelerinden olan ares gruptan ayrıldı. Bu ayrılık Moonspell’le ilgilenen herkezi sarstı çünkü ayrılık sıradan bir el sıkışması ve bir birine şans dilemekten ibaret olmadı. Frenando durumu açıklarken Ares’in grubu git gide kendisine aitmiş gibi gördüğünden bahsediyor. Bizim neredeyse Moonspell için hiçbir katkımız yokmuş gibi düşünüyor ve böyle davranıyordu diyor. Bu doğrultu da yollarımızı ayırdık ve el sıkıştık diyen Fernando, Ares’in sonraki tavırlarından hala çok rahatsız olduğunu kesinlikle saklamıyor. En büyük darbe kuşkusuz Ares’in Moonspell’in isim hakları ve Sin Pecado’daki besteleri için gruba dava açmasıydı. Bu dava sadece grubun morali bozmakla kalmadı Century Media ile olan ilişkileride tehlikeye attı.
Tüm bu zor günlerin göğüslemeyi başaran grup Sin/Pecado ile sevenlerinin karşısına çıkınca bir şok da Moonspell fanları yaşadı. Sin/Pecado kesinlikle muhteşem bir olmasına karşın (ki hem medya hem de fanlar bu albümü oldukça beyendi) black metal etkisi gittikçe azalmış, grup tam anlamıyla bir gothic rock grubuna dönüşmüştü. Neredeyse tüm albümde hiç brutal vokal yoktu ve bu birçok fan için ciddi bir hayal kırıklığıydı. Bazı fanlar ise sadece elektronik samplerlardan rahatsız olmuştu. Neyseki HandMadeGod, Abysmo, Let Children Cum To Me ve Hangmed gibi muhteşem şarkılar sayesinde albüm bir başyapıt olmayı başarıyordu. Fakat Moonspell black metal dönemlerinden kazandığı fanlarını kaybetmeye niyeti yoktu. İşte bu yüzden Moonspell kadroya yeni katılan Sergio ile birlikte Fernando’nun black metal projesi Deamonarch’ı hayata geçirdi.O dönemlerde konserlerde sık sık deamoarch’tan parçalar çalındı.
Albümün çıkışında sonra verdikleri ilk Lisbon konseri sayesinde tüm kötü anıları unutup tekrar hayata döndüklerini düşünen Moonspell elamanları ayrıca birde Güney Amerika turnesine çıkma fırsatı buldu. Brazilya, Arjantin, Kolombiya ve Meksida konserler veren grup Avrupa’ya döndükten sonra da Therion, Darkside ve Anathema gibi gruplarla konserlere çıkma fırsatı buldu.
1998de grup için yeni bir albüm için kolları sıvadı. Röportajlarda sürekli Sin/Pecado’ya göre daha sert bir sound’dan bahseden Moonspell tayfası hayranlarını gittikçe heycanlandırıyordu. Fakat grubun Butterfly Fx için amaçladıkları, fanların beklentilerinden oldukça farklıydı.
Nitekim değişim her zaman iyi etkiler oluşturmayabilir, değişimin kendisi iyi olsa bile. Moonspell artık bir gothic rock grubu olarak durmuyordu karşımızda!!! Evet sound çok güçlüydü, prodüksyon inanılmazdı ama bu insanların tanıdığı Moonspell değildi ve bu yüzden Butterfly Fx içinde barındırdığı Can’t bee gibi şaheserlere rağmen fanları tarafından kabul görmedi. Albüm bir çok fan için kabul edilemeyecek kadar elektronikti ayrıca çok yoğun bir Remstain ve Marlin Manson etkisi hissediliyordu. Moonspell fanlarla arasını iyice bozmuştu. Album sonrası Amorphis ve In Flamesle birlikte Kuzey Amerika’yı turluyan grup her ne kadar birbirinden güzel ve başarılı şovler sergilesede kötü bir yıl geçiriyordu. Avrupada da Kreator Witchery ve Novembre ile turlayan grup tüm bu konserlerin sonunda bir çok yeni fan kazanmayı başardı ama hala kayıp çok fazlaydı. Artık onları geri kazanmak için bir şeyler yapılmalıydı…
2001 yılında Moonspell karanlık yönüne geri dönmeye karar verdi. Darkness and Hope ile tekrar raflarda yerini almayı planlayan grup hem kendi internet sitelerinde hem de röportajlarda köklere dönüşün sinyallerini veriyordu.
Kayıtları Finlandiyada ki Finnvox Studios’da yapılan Darkness and Hope ikinci bir Wolfheart ya da Irreligious olmaktan çok uzaktı ve aslında grup bunu yapmakta istemiyordu. Moonspell için önemli olan sürekli kendi yenilemek ve bir çok grubun yaptığı hataya düşüp kendini tekrar etmemekti. Darkness and Hope grubu geçmişe götürmekten çok gelecek için yeni bir yol çizen albümdü, Gothic Metal’in kuralları yeniden belirleniyordu. Albümün piyasaya çıkışının ardından Moonspell, bütün yılı Tiamat ve flowing Tears ile Avrupayı Turlayarak geçirdi. Sonrada Lacuna Coil ile kuzey Amerika turnesine çıktı. Moonspell tekrardan eski fanlarına kavuşmaya başlamıştı ve artık daha karanlık şeyler yapmanın zamanı gelmişti. 2003’ün başlarında grup yeni albümleri The Antidote için çalışmaya başladıklarını duyurdu.
The Antidote, Sin/Pecado’dan sonra en merakla beklenen Moonspell albümü oldu, çünkü grubun nasıl bir ürün vereceğini geçmişinden anlamak oldukça güçtü. Moonspell hayranlarının merak ilk single In An Above Man piyasaya çıkınca bir nebze azaldı ve herkez rahatladı. Karşımızda oldukça sert bir Moonspell vardı.
The Antidote’un en büyük kozu ise ön prodüksyon aşamasında grubun Waldemar Sorychta’dan yardım alması ve Ricardo’nun klavyelerin yanı sıra ikinci gitara el atması oldu (Grubun ikinci bir gitara Wolfheat’tan beri ihtiyacı vardı). Kayıtları Darkness and Hope’da kaydettikleri Finnvox Studios’da yapan grup tüm bu süre zarfı içerisinde birde Portekiz yapımı bir korku filmine soundtrack yaptı. Tarih 2003’un sonlarına gelirkende albüm dinleyicilerin beyenisine sunuldu…
Türkiyede konserler veren grup 16 Şubat 2004’de ülkemizide ziyaret edip Türk hayranlarının kalbindeki yerini sağlamlaştıran Portekizli grup şu sıralar bir DVD çıkardı
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.benimblog.com/cyanideSun
soxPitifulxXx
Em-Fan
Em-Fan
soxPitifulxXx


Erkek
Mesaj Sayısı : 164
Yaş : 34
Nerden : ismier
Kayıt tarihi : 18/07/08

Moonspell Empty
MesajKonu: Geri: Moonspell   Moonspell EmptyÇarş. Ekim 29, 2008 5:09 pm

bir numara herifler
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
hell_ena
Em-Fan
Em-Fan
hell_ena


Kadın
Mesaj Sayısı : 63
Kayıt tarihi : 07/09/08

Moonspell Empty
MesajKonu: Geri: Moonspell   Moonspell EmptyC.tesi Ocak 10, 2009 7:24 pm

lunaaa Moonspell 896498 o şarkı ve kliple gruba tapar oldum mükemmeller :rocker:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Moonspell
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Emilie Autumn Türkiye :: Müzik :: Yabancı Müzik-
Buraya geçin: